10 Kasım 2010 Çarşamba

Çocuk (2)

Çocuklar, bizim belki de içinde artık yer alamıyacağımız bir zamana gönderdiğimiz canlı elçilerdir. Biyolojik açıdan kendisini yenilemek gerektiğini unutan bir kültür düşünülemez.

"Çocuk" denince, genelde 0-7 yaş arasindaki insan yavrusunu tanımlamış oluruz. Bu kategoride "Çocuk" bakıma, eğitilmeye ve korunmaya ihtiyaç duyar. Ama asıl "çocuk" kavramı Rönesans'la birlikte kullanılmaya başlanmıştır. Çocukluk düşüncesi Rönesans'ın en büyük buluşlarından biridir, belki de en insanca olanıdır.

Bilimle, ulus devletle ve dinsel özgürlükle birlikte "çocukluk", sosyal bir yapı ve psikolojik bir varlık olarak 16. yy. da ortaya konmuş ve günümüze değin gelişme göstermiştir.  Ancak matbaanın icadıyla birlikte  bugün anladığımız anlamda kullanılan çocukluk kavramı kendini yok eden bir süreci de birlikte yaşamaktadır.  Yeni toplumsal yapının gereksindiği eğitim anlayışının yarattığı ve geliştirdiği çocukluk günümüzde yazılı ve görüntülü medyanın onu yok olmaya götürdüğü bir süreçle karşı karşıyadır.

Ortaçağ'da bütün yaş gruplarının bugün bizim anladığımız anlamda çocuksu bir davranış içerisinde olduğunu yazar eski kitaplar. Bunun nedeni, feodal ilişkilerin ve yaşam biçiminin çocuğu ve çocukluğu yetişkinler dünyasından henüz kesin çizgileriyle ayırmamış olmasıdır. Sözel iletişime dayanan bir dünyada çocukluk yedi yaşında sona eriyordu. Çünkü o yaştaki çocuk, söyleneni anlamaya ve kendini ifade etmeye başlıyordu. Bu da o yaştaki çocuğun sosyal hayata ve üretim sürecine katılabilmesi demekti.

Dinlerde de çocukluktan çıkış yedi yaş olarak belirlenir. Yedi yaşla çocukluktan çıkan insan, yetişkinler dünyasına katılır ve onun bir parçası olur. Feodal ilişkilerin yoğun olduğu dönem ya da ortamlarda çocuk, yedi yaşından sonra giysileri ve yaşama katılışıyla da yetişkinlerden farklı değildir.

Antik Çağda çocuk denildiğinde belli bir yaş ayrımının olmadığını biliyoruz. Ancak burada çocuk ayrımı köle çocuklarının öldürülmesi konusunda ortaya çıkar. Bu konuda ahlaki ve yasal bir sınırlanma yok. O dönemde efendiler büyüyünce kenti yakacak diye köle çocuğu öldürmeyi düşünürler, ama bebek olduğu için vazgeçerler. Ancak yedi- sekız yaşına gelmiş çocuklar bu hakka sahip değiller.

Çocukları eğitme ve disipline etme konusuna gelirsek, 18. yy. dan önce doğan çocukların büyük bir yüzdesinin, günümüz terminolojisine göre "dövülen çocuklar" olarak tanımlandığını görürüz. Ünlü araştırmacı D. Mause yüz nesil annenin pasıf anne olduğunu ve babaların çocuklarını anlama konusunda da hiçbir çaba sarfetmediğini anlatır. Platon da, Protogoras adlı eserinde itaatsiz çocukların tehditle veya sopayla doğru yola getirilmesini öğütler. Platon, çocukların farklı yeteneklere sahip olduklarını, bu nedenle farklılıklarının dikkate alınarak eğitilmeleri gerektığını savunur.

18. yüzyıla kadar dünyaya gelen çocuklara çok iyi davranılmadığı ya da bugün bizim gerçekleşmesini istediğimiz anlamda davranılmadığı bir gerçek. Peki ama 18. yüzyıldan sonra çocuklara nasıl davranılmış.

Ona da gelecek yazılarımızda değinelim. Ama o yazılara bir geçiş bir köprü olması dileğiyle sizlerle Lübnan’lı ünlü şair Halil Cibran’ın şiirini paylaşıyorum. Belki yine ve yeniden çocuğun bizim için taşıdığı anlamı düşünürüz.

Çocuklar
Çocuklarınız sizin çocuklarınız değil,
Onlar kendi yolunu izleyen Hayat'ın oğulları ve kızları.
Sizin aracılığınızla geldiler ama sizden gelmediler
Ve sizinle birlikte olsalar da sizin değiller.
Onlara sevginizi verebilirsiniz, düşüncelerinizi değil.
Çünkü onların da kendi düşünceleri vardır.
Bedenlerini tutabilirsiniz, ruhlarını değil.
Çünkü ruhlar yarındadır,
Siz ise yarını düşlerinizde bile göremezsiniz.
Siz onlar gibi olmaya çalışabilirsiniz ama sakın onları
Kendiniz gibi olmaya zorlamayın.
Çünkü hayat geriye dönmez, dünle de bir alışverişi yoktur.
Siz yaysınız, çocuklarınız ise sizden çok ilerilere atılmış oklar.
Okçu, sonsuzluk yolundaki hedefi görür
Ve o yüce gücü ile yayı eğerek okun uzaklara uçmasını sağlar.
Okçunun önünde kıvançla eğilin
Çünkü okçu, uzaklara giden oku sevdiği kadar
Başını dimdik tutarak kalan yayı da sever.



www.0-18.org

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder